ŞİRKET 9. Bölüm: Gidenler ve Kalanlar
- Kıvanç Koca
- 24 Şub
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Mar
"Evet Defne doğru, ilan açalım dışarıya." Arman Defne'nin durumu anlayamamasını anlıyordu. Ama Defne biraz daha uzatırsa sakin kalamayabilirdi.
"Biraz süre alacak ama biliyorsun Arman"
"Evet biliyorum, sorun yok."
"İhbar kullandırtmayacak mısın gerçekten?"
"Yoo, hiç gerek yok. İhbar süresini anlamsız buluyorum biliyorsun. Kafaca zaten gitmiş çalışan. Boşa maaş ödemek gibi geliyor bana."
"Yani öyle de. Bu sefer istersen içeriye de açalım ilanı." Defne şansını deniyordu.
"Olabilir aslında. Hem iç hem dış ilan açabiliyor muyuz aynı anda?"
"Maliyet nedeniyle aynı anda açamıyoruz. İçeride bulunamazsa dışarıya açılmasını sağlayabiliyoruz."
Defne, Arman'ın şirket içine ilan açılmasını kabul etmesine şaşırmıştı ama sesini çıkarmadı.
"Tamam dediğin gibi olsun. bu hafta talepleri toplayalım. Haftaya da değerlendiririz. Belki de dediğin gibi daha hızlı ve kolay olur bu sefer."
Arman bu sefer "akışa bırakmayı" seçmek istemişti. Bu sefer illa dış aday ile görüşeceğim, diye tutturmamıştı. Geçen sefer dış aday diye tutturmasının sebebi olan "yeni kan, taze kan" düşüncesine rağmen seçtiği aday daha bir yılı dolmadan gitme kararı almıştı. Kendince sebepleri olsa da, hibrit çalışmanın kaldırılması durumu söz konusu olduğunda da hemen "yeni iş arama" konuşmalarına başlamıştı. Uzmanların sürekli dile getirdikleri, yeni kuşak gençlerin iş yerleri için aidiyet hissetmemesi durumunu bizzat yaşıyordu.
Defne, Arman'a ilanın ne zaman yayınlanmasını istediğini sorduğunda "Hemen!" yanıtını aldı. "Tamam nasıl istersen." diyebildi. Arman ekibe, Serap'ın işten ayrılacağını söylediğini düşündü. Oysa ki Arman henüz böyle bir açıklama yapmamıştı, yapmayı da düşünmüyordu.
Şirket içine açılacak olan ilan yayınlandığında ekiptekilerin kendilerinin sormasını istedi. Bakalım ilk kim merak edecek ve soracaktı? Belki de kimse sormazdı. Serap arkadaşlarına söylemiş de olabilirdi.
* * *
Öğleden sonra ilan yayınlandığında teknik birimlerden ilana uygun olduğunu düşünen onlarca kişi ilana başvurdu. Ancak ilanı kontrol eden insan kaynakları çalışanı, adayların hiçbirinin istenen koşulları sağlamadığını görüyordu. Proje Yönetimi konusunda çok net bazı kriterler belirtilmesine rağmen, o kriterleri sağlamayan bir sürü kişi başvuru yapmıştı. "Kendi görevlerinden mi memnun değiller yoksa bu ekipte mi çalışmak istiyor bu insanlar?" diye düşündürüyordu başvuranlar.
Yapılan başvuruları Defne de inceledi ve Arman'ın istediği gibi birinin olmadığını anladı. Geçen sefer belki de bu yüzden ilanı direkt dışarıya açtırmak istemişti. Ama kararı neden değişmişti, buna anlam veremiyordu.
Gelen başvuruları değerlendiren Yetenek Yönetimi Ekibi Arman'a, uygun bir aday olmadığını iletse de Arman ısrarla kriterleri tam olarak sağlamasa da uygun olan üç adayı seçmelerini ve kendisiyle paylaşmalarını istedi.
Bir taraftan akışa bırakmayı tercih ederken diğer taraftan aklındaki bir takım şeyleri de düşünmeye devam ediyordu.
Serap arkadaşlarına henüz bir şey söylememişti. Sadece Arman ile görüşerek sürecin olumlu sonuçlandığını ve ayrılmak istediğini dile getirmişti. Sinem dışındaki herkes o gün evden çalışıyordu ve Serap da işten ayrılmak istediği konusunda konuşmak için ofisteydi. Arman'ın odasında tahmininden daha kısa bir görüşme yaptılar. Serap, ne kadar ihbar süresi olacağını sorduğunda "Yarın çıkışını yapabiliriz." cevabını almış ve oldukça garip hissetmişti. Özgürlük ve değersizlik duygularını aynı anda yaşamanın verdiği garip bir histi bu. "En azından elimdeki işleri arkadaşlarıma devretseydim." diyebilmişti.
"Sorun değil, sadece tüm dokümanları ortağa almayı unutma. Bilgisayarında çalıştığın bir şeyler varsa orada kalmasınlar." dedi Arman.
"Yok tüm çalışmaları ortaktan ilerlettim. Kendi cihazımda kayıtlı dosya yok şuan."
"Tamam o zaman işleri hallederiz sorun yok. Bugün arkadaşlarına da söyleyelim."
"Olur, nasıl isterseniz."
"Sen "Veda" başlıklı bir Teams toplantısı iletir misin, on dakika sonrası için."
"İletirim Arman Bey."
"Tamam, on dakika sonra herkes bağlansın. Davete de yazmayı unutma."
"Nasıl isterseniz."
On dakika sonra herkes merakla "Veda" toplantısı için bağlandı. Kimse konuşmuyordu. Ofiste olduğu için konuyu bilen Sinem, kısıtlı da olsa neler olduğunu biliyordu. Herkesin meraklı gözlerle ekrana baktığını görünce dayanamayıp söze girdi. "Arkadaşlar Serap'ın bize iletmek istediği bir konu var. Herkes çok sessiz ve gergin bekliyor. Ben konuyu açmış olayım."
Sinem'in açtığı yoldan Serap ilerledi.
"Arkadaşlar ben yarın itibarıyla ayrılıyorum. Kısa bir çalışma sürecimiz oldu ama hepinizi çok seviyorum. Bu bilgiyi vermek istedim."
"Yarın mı? Kötü bir şey yoktur umarız." Tam bir magazin muhabiri gibi, Hüseyin Serap'ın ayrılmasının sebebini sormuştu.
"Yok hayır, başka bir şirkette işe başlıyorum. Ayrılmam biraz ani oldu. Arman Bey bu şekilde uygun gördü."
Bu cümleden sonra bir anda sessizlik olmuştu: "Arman Bey öyle uygun gördü." O zaman konu kapanmıştı.
"Yarın ofiste olanlar varsa vedalaşırız. Olmayanlarla da daha sonra buluşuruz bir kahve için." diyebildi Serap. Oysa ki o işlerin öyle olmadığını, daha sonra da buluşmayacaklarını bilmiyordu. Ama öğrenecekti, zamanla...
Serap'ın ertesi gün ayrılacak olmasından ziyade hangi şirkette çalışmaya başlayacak olduğunu duyduğunda ekipte yine herkes susmuştu. Burak Doğan'ın birkaç ay önce geçiş yaptığı şirkete şimdi de ekiplerinden birisi geçiyordu. Bu bilgiyi aldıklarında herkes dikkatlice Arman'ın yüz ifadesine bakmıştı ancak Arman'ın rahat tavrını gördüklerinde herkes bu olayın sıradan bir işten ayrılma olduğunu düşünmeye başlamıştı.
Sonraki gün Serap son kez ofisteydi ve ekibin neredeyse tamamı ofise gelmişti. Arkadaşlarını görüp onlara veda etmeden önce her şey için kendisini iyi hissettirdi.
* * *
Serap işten ayrılma işlemlerini tamamlamak için ilgili departmanın toplantı odasında evraklarının hazırlanmasını beklerken, kağıt gibi ince duvarın ardında konuşulan bir konuda kulak misafiri oldu.
"Evet gizlilik içinde olacak Arif. Elindeki tüm işi bırak ve bu evrakları hazırla. Bugün içinde çıkış olması gerekiyor." Konuşan kişi oldukça alçak bir sesle hatta "fısır fısır" konuşsa da söylediklerinin tamamı anlaşılıyordu. Serap sesin sahibinin kim olduğunu anlamasa da kendisinin dışında birinin daha o gün işten ayrılacağını, daha doğrusu işten çıkarılacağını öğrenmişti. Öğrenmişti öğrenmesine de böyle bir konuşma yapılıyorsa sıradan bir çalışan olmadığı belliydi. Kimin ayrılacağını oldukça merak etmişti.
Konuşmanın devamını duvara biraz daha yaklaşarak dinleyeceği sırada açılan kapı ile irkildi. Gelen kişi Serap'ın ne yaptığıyla çok ilgilenmeden işten ayrılma evraklarını imzalatıp kendisine çalışma belgesini teslim etti ve belgeyi kesinlikle kaybetmemesi gerektiğini, bir daha bu belgeyi alamayacağını ve bu konunun çok önemli olduğunu dört kez tekrarladı. Serap belgesini kaybetmezdi kaybetmesine de az önce duyduğu bilgilerin kim için konuşulduğunu da çok merak ediyordu.
İşlerini tamamlayıp odadan ayrıldı ve ekibine "Hoşça kalın!" demek üzere yanlarına çıktı.
Ofis katında, Genel Müdür Faik'i ,odasında telefonla konuşurken önce duydu sonra da gördü: "İyi ama siz bana bunun böyle olacağını söylemediniz. Kaldı ki bu konuda sizi iki kez uyarmıştım ama her uyarımda benim abarttığımı söylediniz. Şimdi de diyorsunuz ki bunu sen düşünecektin!"
Ofiste çıt çıkmıyor, herkes sessiz şekilde çalışıyormuş gibi yaparak Faik'in konuşmasını dinliyordu.
"Böyle bir şey bana karşı yapılmış büyük bir terbiyesizlik... Benimle yüz yüze görüşmeden bunu yapamazsınız. Siz gelmiyorsanız ben gelirim."
Kısa bir süre sonra telefon kapandı. Faik odasından elinde çantası ile bir hışımla çıktı ve koşar adımlarla binadan ayrıldı.
Ertesi gün şirket geneline yapılan bir duyuru ile Genel Müdür Faik Aslan'ın bir süredir devam eden sağlık sorunları nedeniyle izne çıktığı bilgisi paylaşıldı. Duyurunun geldiği saatlerde yeni şirketinde işe başlamak üzere iş yerine giriş yapmak için danışmada bekleyen Serap, eski genel müdürü ile karşılaştığında şaşkınlığını gizlemeye gerek görmedi...
Comments